13 Ağustos 2010 Cuma

DEPREM IŞIKLARI

DEPREM IŞIKLARI ( EARTHQUAKE LİGHTS)


 Deprem ışıklarının görüldüğü lokasyon ve tarihler, ortaya çıktıkları yer ve dönemler, deprem ışıklarının, fay hareketleriyle büyük ölçüde ilişkili olduklarını gösteriyor. Bu konuda çok sayıda video kaydı ve çekilmiş fotoğraf vardır.


Denizlerde deprem ışıkları veya ışımaları görüldüğüne ilişkin çok sayıda gözlem vardır..


Bazen kalabalık bir insan grubu tarafından topluca görüldünün örneklerine de rastlanır.


Mesela Bandırma’ da 16 Haziran 2008 tarihinde, deniz manzaralı sahil gazinolarında oturmakta olan çok sayıda vatandaş , denizin üzerinde yarım saat süreyle ışık kümeleri gördüğünü iddia etmişlerdi. Aynı gün Bandırma Körfezi' nde gündüz ve akşam saatlerinde 3,4 3,2 ve 2,8 şiddetinde üç ayrı deprem olması ayrıca dikkat çekici nitelikteydi. Hatta bu depremlerden bir tanesinin olmasının ardından ışık kümelerinin görüldüğü bile söylenmişti..


En basit bir anlatım ile deprem ışıklarını “ iyonize olmuş gaz ” olarak tanımlayabiliriz. İyonize olmuş gazlar deniz yüzeyine ulaşıp üzerlerindeki basınç düştüğünde çok özel bir ortam ( plazma ) oluşturup glimli ( soluk renkli, parıltılı ) deşarj yaparlar. Bu gaz çıkışı esnasında deniz yüzeyine yükselen gaz kabarcıkları yüzünden deniz suyu hafifçe köpürür..


Eğer bu gaz çıkışları çok yoğun bir biçimde olduğunda o lokasyondaki denizin üzerinde tesadüfen bir gemi bulunuyorsa, deniz suyu gaz kabarcıkları yüzünden kaldırma gücünü kaybettiğinden gemi olduğu yerde batar. Gemi bu gaz kabarcıkları sütunundan kurtulduğu zaman ani bir biçimde yeniden ortaya çıkar.


İşte meşhur Bermuda Şeytan Üçgeni’ nin sırrı budur!


Yani bunları bilmek için hiç de öyle alim filan olmaya gerek yok ki.. Teknolojide bunların çok sayıda uygulamaları mevcut durumda zaten. Benim bildiklerimin çoğunu sizler de biliyorsunuz. Önemli olan beynimizi birazcık yorup “ algı kapılarımızı” zorlamak; “ bigi dağarcığımızda ” bulunan daha önceden öğrendiğimiz bilgiler ” ile “doğal olaylar” arasındaki ilşkiyi kurabilmektir.


Hepimizin bildiği Floresan lambalar- aslında 40 yıl önce Nicola Tesla tarafından bulunmuş olsa da- ilk defa 1939 yılında “ New York Dünya Fuarı ” nda General Electric Firması tarafından sergilenmiştir. Ampüle rakip olarak çıkan floresan lambalar enerji tasarrufu avantajlarıyla dikkatleri çekiyordu.


Flouresan lambada katod tarafından iyonize edilen düşük basınçlı neon gazı, infrared ışık bandında glimli deşarj yaparak, camdan yapılmış tüpün yüzeyine sürülmüş bulunan CaCO3 ( Kalsiyum karbonat ) boyası sayesinde etrafına ışık saçar. Böylece iyonize olan gaz ve onun işıldattığı tüpün iç yüzeyindeki kireç tozu bizi aydınlatmış olur. Eğer adi cam yerine kuvars camı kullanılıp tüpün içi kireç tozuyla boyanmazsa bu defa süper marketlerde satılan IR ( infra red) lambaları imal edilmiş olur. Sedef ve/veya vitrigo hastalığı tedavisine kullanılan PUVA lambaları da aynı yöntemle imal edilirler.


Peki, o zaman denizdeki gazları iyonlaştıran kuvvet nedir?


Marmara Denizi’ nin altında, deniz tabanında yatmakta olan fay (!)


Daha doğrusu o fay üzerinde yüzlerce yıldır birikmiş olan stress. Örneğin toplam uzunluğu 100 km. olan segment ( fay parçası ) çalışıp deprem üretmeye yeltendiğinde bu segmentin merkezinden segment uçlarına doğru 250’ şer km. uzaklıkara kadar deprem ışıkları üretme yetenekleri vardır.


Fakat bir tek koşulla. Fayın geçtiği lokasyomdaki kayaç yapısının içerisinde kuvarz kristallerinin bulunması şartıyla. İşte bu yüzden yeryüzünde her büyük deprem öncesinde deprem ışıması veya deprem ışıklarını göremiyoruz.


Aslında altımızdaki kayaçların yapısının müsait olup deprem ışıkları üretmesi ve bu ışımaların bizler tarafından görülebilmesi bizler için bulunmaz bir nimettir. Çünkü bağıra-çağıra bizlere depremin gelmekte ( yaklaşmakta ) olduğunu haber vermektedir..


Taşın ( kayacın ) dile gelip konuşması bu olsa gerek

İzleyiciler